CHP'nin tasfiyesi ve 10 Aralıkçılar!

Ortanın solu, demokratik sol ve sosyal demokrasi Kemalizm’in tasfiye hareketiydi ve başarılı oldu. Mustafa Kemal’in partisinde altı ok ile imlenen bütün değerler bu likidasyon tasfiye süreciyle terk edilip onun yerine piyasa ve pazar ekonomisini esas alan, kamucu ekonomiyi terk edip neo liberal politikaları savunan bir CHP imal edildi.

Bu yeni CHP’nin inşa sürecinde küresel sermaye ve onun yerel inisiyatiflerinin önemli rolü oldu. Bugünün CHP’si ise 12 Eylül sonrası muhafazakârlaşmadan da fazlasıyla payını alarak sosyal devlet ilkesi yerine liberal ekonomilerin temel savunucusu oldu. 

CHP bu dayatma politikalarla kimliksizleştirilip 12 Eylül sonrası cuntanın imal ettiği ANAP’a dönüştürüldü. Bu ideolojik kıvrılma ve savrulma bugünün CHP’sinin iktidar partisi karşısında muhalefet yapması gerekirken politik söylemini iktidar partisiyle eşitleyerek aynileşmiştir.

Konjonktürel olarak bu sapmalar demokratik solu, sosyalizm olarak bile pazarlamaya kalkmışlardı. Cumhuriyet Halk Partisi varlık biçimiyle bugün kent yoksullarının değil toplumda tuzu kuru olarak bilinen, Özal’ın siyaset gündemine taşıdığı orta direk-kentlilerin, varsılların partisidir.

Demokratik Kavramların İçinin Boşaltılması ve Sol Kavramı

Sol kavramı birçok açıdan sorunlu bir kavramdır. Marksistler için sol hep tırnak içine alınmış bir kavramdır ve sosyalistlerin önemli bir bölümü sol kavramının bir sapma olduğunu savunurlar.

Sosyal demokrasi kavramı ise Kemalistler tarafından sorunlu bir kavramken Marksistler, sosyal demokratların her daim ezenlerin yanında yer aldıklarını savunurlar.

Sosyal demokratlar ile sosyalistler arasında düşünsel anlamda bir uçurum varken liberaller ile aralarındaki tek engel sosyal devletçilik ilkesidir. 

Bugün sosyal devletçilik ve kamuculuk alanında liberallerle sosyal demokratlar eşitlenmiş, sosyal devlet ve kazanımları devletin sırtında yük olarak görülmeye başlanmıştır. CHP bu yüzden yoksullardan, emekçilerden uzaklaşmıştır.

Seküler-laik bir parti olan CHP, bugün mütedeyyin muhafazakâr bir parti haline getirilmiştir. Bu inşa süreci 12 Eylül sonrası itina ile adeta dantel gibi işlenerek günümüze geldi. CHP 1980'‘li yıllarda SHP’nin liberal, sorumsuz politikalarının hesabını bugün ödemektedir.

Daha soldan bir çıkışmış gibi topluma dayatılan SHP batılı anlamda liberal bir partiydi. SHP’den gelen o kadrolar bugün yine aynı ayak oyunlarıyla Cumhuriyet Halk Partisi’ni tasfiye ediyorlar.

Cumhuriyet Halk Partisi ve değerleri bugün adına 10 Aralıkçılar denilen bir yapı ile adeta kuşatılmış, parti yukarıdan aşağıya doğru adeta bu hareketin kontrolüne geçmiştir. 10 Aralık Hareketinin tohumları 2005 yılının mart ayında Erdal İnönü, Burhan Şenatalar, Fuat Keyman, Altan Öymen ve dönemin Disk Genel Başkanı Süleyman Çelebi tarafından atılmıştı.

2007 seçimleri öncesi SHP-ÖDP-DSP ve bağımsız kimi sosyalist yapıların bir metin üzerinde anlatlaşması sağlanırken DSP’li vekillere yeterli miktarda vekillik verilmediği için bu güç birliği bozulmuştu. Bu birlik girişimi, çalışma toplantılarının 10 Aralıkta gerçekleşmesi hasebiyle 10 Aralık hareketi olarak anıldı.

O dönemi anımsayanlar olacaktır. ÖDP bölünmüş, SHP tasfiye edilmiş Bölünen ÖDP ve tasfiye edilen SHP’den EDP isimli “eşitlik ve demokrasi partisi” kurulmuş ve bu parti Anayasa referandumunda “Evet” oyu kullanmıştı. SHP, 12 Eylül faşizminden bir biçimiyle paçayı kurtarıp devrimci örgütlerle olan bağlarını koparan sosyalistlerin yılgın dediği solcuların ayakta tuttuğu bir partiydi.

Siyaseten amaçlarının çağdaş-batılı sosyal demokrat bir partinin inşası ve statükodan beslenen Cumhuriyet Halk Partisi’nin ise tasfiyesi ile Eski alışkanlıklardan arınmış Yeni bir parti, yeni bir liderle siyaset sahnesinde yer almaktı.

Temel eleştirilerini de aynen bugün olduğu gibi CHP’nin despotik, statükodan beslenen ve asla sol değerlerle ilişkisinin olmadığı üzerinden kurguluyorlardı. 10 Aralıkçıların statükocu CHP’den ayrıldıkları en önemli nokta Avrupa Birliği ve Kürt sorunuydu.

Aralıkçıların partide vücut bulmaları, kaset operasyonlarıyla parti genel sekreterliğinden uzaklaştırılan Deniz Baykal’ın yerine gelen Kemal Kılıçdaroğlu dönemi ile başlıyor. Bir grup olarak partiye katılan 10 Aralıkçılar ağır ağır örgütlenerek bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyasal iradesini ele geçirmişlerdir.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel program ve ilkelerinden ağır ağır liberalizme evirilmesinin en önemli noktası burasıdır. Parti içindeki muhafazakâr-sol liberal çatışmasının ve Kemal Kılıçdaroğlu dönemi CHP’sinin bağrından üç parti çıkarmasının nedeni de budur.

10 Aralıkçıların partinin politikalarına hâkimiyet, sevk ve idarelerinin hatta güçlerine politik iradeye dönüştürdükleri tarih Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Kongresi ve bu kongrede Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteğiyle Canan Kaftancıoğlu gibi, solda isminin esamesi okunmayan, üstelik 10 Aralık hareketininde o vakitler üyesi olmayan birinin il başkanı seçilmesiyle başladı.

Oğuz Kaan Salıcı gibi tescilli bir liberalin il başkanı yardımcısı olan Canan Kaftancıoğlu, partide herkesin sevip saydığı, desteklediği Cemal Canpolat karşısında imal edildi.

Canan Kaftancıoğlu il başkanı seçildiği ilk saatlerde kelime karşıtının ne olduğunu bile bilmediği kavramlarla itişmeye başladı. Türk, yurttaşlık, Türkiye, Mustafa mı Kemal mi Atatürk mü, asker mi yoldaş mı gibi kavramları sözde tartışmaya açarak siyaset sahnesine kendi bilinmezliğinden adeta balıklama atladı.

Canan Kaftancıoğlu hızını alamayıp zaman zaman demokratik konfedaralizm-federasyon kavramları üzerinde de gelgitler yaptı. Tamamıyla günü kurtarmaya, nabza şerbet politikalarla 10 Aralık hareketi, siyaset sahnesinde fiziki olarak yer aldı. Partinin vakıf olması gerektiğini savunanlar Cumhuriyet Halk Partisi’nin en önemli savunucuları olarak toplum karşısına çıktılar.

Fethullahçı çetenin Türkiye’de tasarlayıp organize ettiği ve siyaset sahnesinde rol alması gerektiği yönünde topluma dayattığı projelerden biriydi 10 Aralık hareketi. Fetullahçı gladio da böyle bir sol istiyordu. Kendisi Amerika’dayken fikri CHP’nin içine sirayet eden Fetullahçı gladio partiyi bu biçimiyle kontrol altına da aldı.

Bugün 10 Aralıkçı olarak adlandırılan bu oluşum parti merkezinden –il başkanlarına ve belediye başkanlarına kadar sirayet etmiştir. 10 Aralık hareketi CHP içinde birçok örgüt ve belediyeye de operasyonlar yapmaktan geri durmuyor.

Bunun en iyi örneği Şişli Belediyesidir. Devrimci, demokratik değerlerle zerre alakası olmayan, emeğin ve emekçilerin, yoksulların düşmanı, varsılların avantacıların, yağmacıların dostu Muammer Keskin de Bu Aralıkçıların imalatıdır.

Bu imalat, meclis konuşmasında Şişli Belediyesinde bankamatikçilerin olduğunu söylüyor. Şişli Belediyesinin en bilinen bankamatikçisi Muammer Keskin’in ta kendisidir. Şişli Belediyesinde emek düşmanlığı, sarı sendika ağaları, işyeri temsilcileri, işverenle el eledir. Şişli Belediyesindeki işinden gücünden atılan insanları suçlu ilan etmek bu emek düşmanlığının vesikasıdır.

Hakkında hiçbir yargı kararı olmaksızın sırf HDP’li meclis üyelerinin baskı ve yaptırımlarıyla sapık, tacizci ilan edilmek bu ahlaksızlığın organize vesikasıdır.  Emekliliği geldi, işine son verdik sözü, emek hırsızlığı ve düşmanlığının organize halidir.

Yargı kararıyla işe dönüş hakkını kazanan bir emekçiyi hain ilan etmek siyaseten aymazlıktır.  Sendikalizmin baş savunucusu işçi sınıfının haklı mücadelesinin yanında yer almış bir CHP tarihinde Şişli Belediye Başkanı bir yüz karasıdır ki o kara yüze Nişantaşı halkı, Teşvikiye Mahallesi halkı tükürmüştür. Siyaseti bu hale getiren işte bu kimliksiz siyaset baronlarıdır.

Cumhuriyet Halk Partisi Şişli İlçe Örgütü bu rezaletleri tribünden izlemektedir. Yöneticileri kendi çocuklarını işe sokmak için belediye başkanının önünde kırk takla atarken parti ve iradesi adeta yok edilmektedir.

Kadın taciz, tecavüzlerine Kadın kolundan, yöneticilerinden bir tek cümle duydunuz mu? Duyamazsınız.

İşte o büyük partide hakimiyet ve irade maalesef partinin geleneği, alışkanlıkları, temel öğretisi ile zerre alakası olmayan çıkar çevrelerinin eline geçmiştir.

HDP ve bu tür liberallerle demokratikleşeceğini zanneden CHP kurulan bu tuzak ve tasfiyelere yönelik kendi dinamiklerini ve demokratik süreçlerini devreye sokamaz ise belediyecilerle kuşatılmış olan ve CHP’nin başına gelenleri anımsatarak; CHP’nin akıbetini okumak çok zor değildir.

10 Aralıkçıların partiyi işgal etmesi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun basiretsiz, halktan, emekten uzak söylev ve politikaları, parti içindeki hiziplerin çekişmesi, ayrılıklar, Muharrem İnce’nin elini güçlendirmektedir ve olası bir erken veya genel seçimde CHP’nin 22,5’a kilitlediği oyları bir daha görmesi mümkün değildir.

Sosyalistler olarak 10 Aralıkçı oluşumu hiçbir zaman ciddiye almadık. Direniş odaklarının hiçbir cephesinde yer almadıkları gibi herhangi bir katılımları da olmadı. Gezi direnişine zerre katkıları olmadıkları gibi ellerinde bulundurdukları sendikaları DİSK’in sendika ağaları bir gün bile işi yavaşlatma kararı aldırmadılar.

CHP’de kimi enayiler HDP gibi sol ve onun değerleriyle zerre alakası olmayan bu topraklarda barış, demokrasi kardeşlik gibi kavramların sürekli içini boşaltıp daha dün iktidarın yamağı, Kürt toprak ağaları ve burjuvazisinin partisi olan bir parti ve 10 Aralıkçılar olarak bilinen köksüz, mücadele tarihinin hiçbir alanında olmayan bu imalatlarla solculaşacağını, demokratik bir parti olacaklarına inananlar varsa uyandırın.

Uyandırayım:

Partiye ele geçirip iradesini kuşatan bu oluşuma Kılıçtaroğlu başkanlık edemez. Bu yüzden ilk düze çıkıldığında hedef Kılıçdaroğlu’dur.

Önceki ve Sonraki Yazılar