Türkiye soyulurken

Türkiye soyulurken

Mehmet Vural'ın usta kaleminden Türkiye gerçekleri...

Türkiye ekonomisi IMF patronajlığında soyuluyor. Bu gerçeği bilmeyen ve duymayan kalmadı. Bir ülke gelişiyor ise; o ülkede üretim yükselir ve işsizlik azalır. Türkiye’de ithalata dayalı bir büyümeden söz edilebilir. Bu nedenle ne büyüme sağlanabiliyor ne de işsizlik azalıyor. Ekonomistler bu gerçeği “gowth recession” sözcüğü ile tanımlıyorlar. IMF dayatmaları ve şifa reçeteleri Türkiye’nin soyulmasına neden oluyor. Ulusal ekonomiyi kendimiz yönetemiyoruz. IMF yönetiyor.

Paranın efendileri stratejilerini değiştirdi. Eskiden satın alma gücü yüksek olan ülkelerde döviz kıtlığı yaratılıyor, bu yolla sömürü sağlanıyordu. Şimdi ise; yabancı fonlara açık kapılar yaratılarak, paradan para kazanma yoluna gidiliyor. Türkiye dövize boğuldu. Bollaşan döviz ucuzladı. Döviz ucuzlayınca üretim yapanlar, yabancı üretici karşısında zor duruma düşürüldü. Yerli sermaye birikimleri sudan ucuza kapatılarak yabancı şirketlere satıldı. Örnek mi istiyorsunuz? İşte size bir örnek: Türk Telekom! Yabancılara “Çok iyi bir fiyata sattık” diye övünülen Türk Telekom, iki yıl içinde satın alma bedeli kadar kat elde etti. Türkiye’de milli gelir kağıt üzerinde artış kaydetmiş olsa dahi, ülke dışına ödenen faizler ve ithalat bedelleriyle fakirleşmeye devam ediyor. Açıkçası kandırılıyoruz.

Bugün borsayı yabancı fonlar yönetiyor. Alınıp satılan hisse senetleri ve yaratılan spekülasyonlar sonucu borsadan elde edilen karlar daha da doğrusu borsa oyunlarıyla vurgun vuranlar kimler? Hiç belli değil. Kim kazanıyor? Türk hissedarlar ne elde edebilmiş? Hiç belli değildir. Türk çiftçisi ne durumda? Kimin umurunda! İşçi ve esnafın hali kimseyi ilgilendirmiyor, kendilerinden başka…

Günümüzde büyük şirketler dış ülkelerde büyük yatırımlara yöneldiler, yatırımlar yapıyorlar. Türkiye’ye taşıt ihracatından gelen dövizin %70’i dış ülkelere gidiyor! Televizyonda bu oran %98’dir. Telefon şirketlerinin %80’i, sigortacılığın %70’i bankacılığın %40’ı global sermayenin elinde.. Tabi ki şimdilik..

Ekonomik veriler gerçekçi olarak ele alındığında uygulanan ekonomi/politik sonucunda ABD ve AB ile olan ilişkiler açısından gelişmelerin ibreleri Türkiye aleyhine sonuçlar veriyor. Bu şu demek değildir: Bu satırların yazarı AB ve ABD karşıtı. Hayır; bu satırların yazarı ekonomiye yansıyan tabloyu bilimsel olarak gözler önüne sermek ve yönetim kadrolarını uyarmak, kamu yararına gelişmeleri okurlarına yansıtma çabasında olan bir fakirdir. Siyasi angajman dışında kalan bir kalemin objektif ve gerçekçi değerlendirmesidir.

Türkiye ekonomisi iyiye gidiş verileri sergilemiyor. Hangi sektöre el atılacak olsa ülke kaynaklarının büyük bir soygun öyküsü kendiliğinden ortaya çıkıveriyor. Hepsini yazmaya ne bu köşe yeter ne de gazete sayfalarının tümü... Büyük soyguna “Dur” diyecek olan siyasi irade, 22 Temmuz Seçimleri’ne kilitlenmiş durumda. Gözü başka hiçbir şey görmüyor. Siyasi irade ABD’yi ve AB’yi küstürmemek için elinden gelen her şeyi yapıyor. İçerideki büyük sermaye gruplarıyla da iyi geçinmeye yeminli görünüyor. Çünkü; içeride milli bir sermaye grubu kalmadı. Büyük sermaye kaçınılmaz bir dünya gerçeği olarak global sermaye ile ortaklıklar tesis etti. Bu büyük bir avantaj kapısı olabilir aslında ama gerçekçi stratejiler uygulanması gerekir. Türkiye, köylü ve mesleksiz insanlar topluluğu olarak kaldığı, okumayan ve hiç düşünmeden yaşama alışkanlığını terk etmediği sürece kandırılmaya ve uyutulmaya mahkum bir yaşam sürdürecek. Siyasi iktidarların bir paket makarna, yarım küfe odun vererek çok kolayca uyutacağı bir ülke olmaya devam edecek. Bir ülke halkı, seçim sandıklarının başına gittiğinde kendisine ve ülkesine ihanet ederek oy kullandıkça; o ülke halkı köle olarak yaşamak zorundadır. Türkiye’de hiç kimsenin sızlanmaya hakkı yok. Çiftçi, işçi, emekli, memur, esnaf ve tüccar halinden şikayet edip yakınma hakkını sahip değildir. Çünkü her seçim döneminde sandığa attığı oy pusulalarıyla kendi kaderini yazmaktadır. O halde şikayet niye!!! Biz yazı emekçileri olan gazetecilere gelince; bizlere düşen görev de okumayan bir topluma, okuyarak aydınlanmaları için bilgi aktarmaktan ibarettir.
Sağlıcakla kalınız değerli okurlar ve lütfen düşünerek yaşayınız..



HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.