FELAKET KAPIDA!
DEPREM RİSKİ GİBİ KURAKLIK RİSKİYLE DE YAŞAMAYA ALIŞMALIYIZ
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, sonbahar yağışlarının iç ve batı kesimlerde yaşanan kuraklığı önümüzdeki 4-5 aylık süreçte ortadan kaldırma olasılığını düşük görüyor. Mevsimsel yağışlar normaller civarında gerçekleşse dahi olumlu etkilerin görülmesi için daha uzun süre gerekiyor. Meteorolojiye göre, Türkiye, deprem riski gibi, kuraklık riskiyle de yaşamasını öğrenmek durumunda.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün 31 Temmuz 2007 tarihi itibariyle hazırladığı ''Türkiye Geneli İçin 2007 Kuraklık Değerlendirmesi'' başlıklı rapora göre, önceki yıllarda da, bu yıl yaşanan kuraklığa benzer kurak dönemler yaşandı, özellikle tarım ürünlerinde ciddi düşüşlere neden oldu. Ancak, bu, kuraklıkla ilgili ciddi bir durumun olmadığı ve tedbir almaya gerek olmadığı anlamına gelmiyor.
Tarım yılı (Ekim-Eylül) dikkate alındığında, 2006-07 tarım yılında önümüzdeki 2 ayda (Ağustos-Eylül) ortalamalar civarında yağış alınabilse dahi yıllık yağış ortalamalarının altında kalınacak. Bu durum Türkiye'de ilk defa yaşanan bir durum değil. Türkiye geneli için, 1973-74, 1988-89, 1993-94 ve 2001-02 tarım yıllarında da ortalamaların oldukça altında yağış görüldü.
Özellikle 1973, 1989, 1994 ve 2001 yıllarındaki yağışlar 2007 yılı yağışlarından bile daha düşük olarak gerçekleşti.
31-Temmuz-2007 itibariyle gerçekleşen 10 aylık ortalama yağış 506 mm. Önümüzdeki 2 aylık yağışlar (Ağustos-Eylül) normalleri civarında gerçekleştiği takdirde yaklaşık 550 mm. ile bu yılın tamamlanması bekleniyor.
Tarımsal üretimdeki rekolte düşüşleri sadece meteorolojik şartlara bağlı olmamakla birlikte önceki yıllarda meydana gelen kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde meydana gelen rekolte düşüşleri dikkati çekti.
Bu tarım yılında yağışlar normallere ve geçen yıla göre ciddi oranlarda azaldı.
Normallere göre tüm bölgelerde azalma oldu, sadece Doğu Anadolu'da küçük bir artış gerçekleşti. Yağışlardaki normale göre azalma en çok Ege Bölgesi'nde (yüzde 43), daha sonra sırasıyla Marmara (yüzde 34) ve İç Anadolu Bölgesi'nde (yüzde 22) gerçekleşti. Türkiye genelindeki azalış yüzdesi ise yüzde 16.8.
Geçen yıla göre ise en fazla düşüş Ege (yüzde 40) ve Marmara (yüzde 37) bölgelerinde gerçekleşti.
-ANKARA'DA ÇOK ŞİDDETLİ KURAKLIK-
Rapora göre, batı ve iç kesimlerinde kuraklığın şiddetinde artışlar yaşanıyor. 2006 yılının Kasım ve Aralık aylarını da kapsayan 9 aylık periyotta 33 merkez çok şiddetli kuraklık yaşadı. Yine 2006 yılının Eylül ve Ekim aylarını da kapsayan 12 aylık periyotta, 10 merkezde çok şiddetli kuraklık gerçekleşti.
Su kesintilerinin başladığı Ankara'da çok şiddetli kuraklığa 9 aylık periyotta rastlandı. 6 aylık periyotta şiddetli, 12 ve 24 aylık periyotlarda ise orta derecede kuraklık görüldü. Ankara'ya içmesuyu sağlayan barajların bulunduğu bölgedeki Kızılcahamam'ın değerleri durumu daha net ortaya koyuyor. Kızılcahamam'da 6, 9 ve 24 aylık periyotlarda çok şiddetli, 12 aylık periyotta ise şiddetli kuraklık meydana geldi.
Ankara'da 1956, 1977, 1978, 1994 ve 2003 yıllarında çok şiddetli kuraklıklar yaşandı.
-İSTANBUL'DA DA DURUM İYİ DEĞİL-
Rapora göre, İstanbul'da da durum iyi görünmüyor. 6, 9 ve 12 aylık periyotlarda çok şiddetli kuraklık meydana gelen İstanbul'da 24 aylık periyotta orta derecede kuraklık oluştu. Yağışlar bu şekilde yetersiz devam ederse yer altı su kaynakları için de sıkıntı meydana gelebilecek.
İstanbul'da 1957, 1961, 1989, 1990 ve 2001 yıllarında da çok şiddetli kuraklıklar oluştu.
-KAR YAĞIŞI OLMADI-
Raporda, 9 ve 12 aylık dönemdeki kuraklık da değerlendirildi.
Akarsu, göl, baraj gibi su kaynaklarının, son 9 ve 12 aylık periyotta meydana gelen kıt yağışlar sonucu kuraklıktan etkileneceklerine işaret edilen rapora göre, bu sene özellikle kış mevsiminde kar yağışı olmaması nedeniyle, baraj, göl ve nehir gibi su kaynakları yeterince beslenmedi, yüksek sıcaklıklara bağlı olarak aşırı buharlaşmanın yol açtığı su kaybı kuraklığın şiddetini ve etkilerini arttırdı. Özellikle Ankara, Çankırı, İstanbul, Balıkesir, İzmir, Manisa, Muğla civarlarında kuraklık ciddi boyutlara ulaştı.
Rapora göre, 2007 yılında kuraklık sadece Türkiye'de değil Orta Akdeniz havzasında yer alan birçok Avrupa ülkesinde de etkili oldu.
Haziran ayı ortasından itibaren Güney Avrupa ve Akdeniz havzasında etkili olan sıcak hava dalgaları sonucunda İtalya, Yunanistan, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye'de sıcaklık değerleri normallerinin 8-10 derece üzerinde gerçekleşti, hatta Türkiye'nin batı bölgelerinde sıcaklık rekorları kırıldı.
2007 yılı, yağış ve sıcaklık bakımından ele alındığında kış mevsiminde kar yağışında azalma, ilkbahar yağışlarının yetersiz oluşu ile sıcak ve kurak yaz şartlarına benzer meteorolojik koşullar daha önceki yıllarda farklı zaman dilimlerinde ortaya çıktı. Ancak 2007 yılının farklılığı bu faktörlerin tamamının aynı yıl içerisinde ve birbirini takip eden süreçlerde ortaya çıkmış olması. Ayrıca bölgesel ölçekte bu tür meteorolojik dönemler yaşanmış olsa dahi bu yıl oldukça geniş ölçekte (Güney Avrupa, Balkanlar, Doğu Avrupa ve Akdeniz) hava olaylarında iklimsel farklılıklar ortaya çıktı.
Bu yıla özgü iklimsel farklılıklar doğrudan İklim Değişikliği ve Küresel Isınma ile ilişkilendirmese dahi İklim Değişikliği ve Küresel Isınmanın neden olacağı senaryolar arasında Kuvvetli Hava Olaylarında artış trendi, sıcak-kurak/aşırı yağışlı ve nemli dönemlerin daha uzun süreçlerde kendini göstermesi gibi sonuçları oluşturması bekleniyor.
-''RİSKLE YAŞAMAYI ÖĞRENMEK''-
Raporun sonuç bölümünde ise şu değerlendirmelere yer verildi:
''Ülkemiz bulunduğu coğrafi konum itibariyle yarı-kurak bir iklim kuşağında bulunduğundan ve topografyası gereği düzensiz yağış rejimine sahip olması nedeniyle sürekli kuraklık riski altında yaşayan bir ülkedir. Türkiye, nasıl deprem riskiyle yaşamasını öğrenmek durumundaysa, tıpkı kuraklık riskiyle de yaşamasını öğrenmek durumundadır.
2007 Şubat-Mart döneminde yağış azlığına bağlı gelişen Meteorolojik Kuraklığın ilkbahar yağışlarının yetersizliği ve oldukça kurak ve sıcak yaz şartları sonucunda Hidrolojik Kuraklık aşamasına geldiği gözönüne alındığında mevsimsel şartlara bağlı görülebilecek sonbahar yağışlarının ülkemizin iç ve batı kesimlerinde yaşanan Hidrolojik Kuraklığı önümüzdeki 4-5 aylık süreçte ortadan kaldırması olasılığı düşüktür. Çünkü kuraklığın tanımı gereği başlangıç ve bitiş zamanlarının belirlenmesi oldukça güçtür. Ayrıca kuraklığın olumsuz tesirlerinin hissedilmesi için belirli bir zaman gerekmektedir. Aynı şekilde mevsimsel yağışların normalleri civarında gerçekleşmesi kuraklık konusunda pozitif etkisi olsa dahi olumlu etkilerinin görülmesi için daha uzun bir süreye ihtiyaç vardır.''
-GENEL MÜDÜR ÜNAL-
Rapora ilişkin olarak AA Muhabirine değerlendirmelerde bulunan Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürü Adnan Ünal, 50 yıllık bir periyot ile mukayese edildiğinde bu yılın kurak bir yıl olarak geçtiğini söyledi.
Kuraklığın tarımı çok etkilediğini belirten Ünal, Ağustos ve Eylül ayında geçmiş yıllardaki normal yağış değerlerini ulaşılsa dahi geçmiş aylardan kalan yağış açığının kapanmayacağını vurguladı.
Ünal, 8 ayda çok değişken bir yağış meydana geldiğini ifade ederek, ''Mesela Aralık, Ocak, Şubat ve Mart aylarında hiçbir zaman aylık toplamlara ulaşamadık. 8 aylık yağışların bugünkü kümülatif toplamı 500 milimetre civarında. Oysa, bunların Türkiye genelinde 700 ve üzerinde olması lazım'' dedi.
Ünal, Ağustos ve Eylül aylarında mevsim normalleri civarında yağış beklediklerini bildirdi.
-ÖNÜMÜZDEKİ 3 AYA İLİŞKİN TAHMİNLER-
Öte yandan Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, önümüzdeki 3 aya ilişkin tahmin raporu da yayımladı.
Ağustos-Eylül-Ekim aylarını kapsayan rapora göre, Ağustos ayında güney ve iç kesimleri Basra alçak basıncının etkisinde kalacak. Bu nedenle sıcak ve kurak dönem etkisini sürdürecek. Sıcaklık değerleri genelde ortalamaların 2-4 derece üzerinde seyredecek. Kuzey kesimler de görülecek kısa süreli yağış geçişlerinin dışında önemli derecede yağış beklenmiyor.
Eylül-Ekim aylarında ise yurdun kuzey ve iç kesimlerde görülecek Alçak Basınç Sistemleri ve Cephesel geçişlere bağlı olarak özellikle kuzey ve iç kesimlerde mevsime uygun yağışlar görülebilecek. Sıcaklık değerleri de normallerin 1-2 derece üzerinde seyredecek.
Sıcaklık değerlerinin Ağustos ayı süresince kuzey kesimlerde 32-34, iç kesimlerde 34-37, güney kesimlerde ise 38-40 derecelerde seyredecek. Eylül-Ekim döneminde ise kuzey kesimlerde nispeten serinleme görülse de sıcaklık değerleri ortalamaların 1-2 derece üzerinde seyredecek.
AA
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.