'Moda faşizmdir'

'Moda faşizmdir'

Cemil İpekçi sektörün, para kazanmak için insanları sömürdüğünü söyledi

Ülkemizin ilk ‘giysi’ tasarımcılarından Cemil İpekçi, yıllardır kültürümüze ait desenleri, renkleri, formları dünyaya tanıtmaya çalışıyor. Yurtdışından pek çok teklif alsa da ‘beni kıskandıracak kadar yetenekliler’ dediği öğrencileri için ülkesinde kalıp gençlere yardım etmeyi tercih eden İpekçi, çok yakında takılara da imzasını atmaya hazırlanıyor. Damra Pırlanta ile üç yıllık bir işbirliğine giren sanatçı, hazırladığı koleksiyondaki takıları her kadının takabilmesini istiyor. Türkiye’de tasarımcıların sanatçı olarak görülmemesinden şikayet eden İpekçi’yle Damra by Cemil İpekçi Koleksiyonunu, Türkiye’de ve dünyada moda kavramını, genç tasarımcıları konuştuk.

 Takılara çok meraklı olduğunuzu biliyoruz. 35 yıllık tasarım geçmişinizde daha önce hiç takı tasarlamış mıydınız?

Profesyonel olarak ilk kez... Uzun zamandır ‘moda tasarımcısı’ kelimesini kullanmıyorum. Profesyonel işim, ‘giysi tasarımcılığı’ ama tasarımcı olduğunuzda belirli bir birikimden sonra farklı şeyler yapmak istiyorsunuz. Model çizerken bir kadın yaratıyorsunuz, o kadının makyajını da, saçını da, takısını da, yaşadığı mekanı da tasarlıyorsunuz. Ne çok şey tasarlıyorum diye şöyle bir baktım ve hepsini ayırayım dedim. Yıllardan beri Noel ağacı gibiyim, takıp takıştırırım, çok severim takıyı…Kendime ve müşterilerime yaptığım oldu ama bu profesyonel olarak ilk .

Takı tasarımıyla ilgili aldığınız başka teklifler de olmuş muydu?

İlk değildi, 6-7 yıldır bu dördüncü firmaydı. Ama Türkiye henüz markalaşmayı bilmediği için gelen teklifler çok yanlıştı. Marka olabilmeniz için yaşayan bir varlık ve yapıtlarınızın bir hikayesi olması gerektiğini işadamlarımız bilmiyor. Damra, çok doğru bir teklifle gelmişti ve kabul ettim. Bir heyecanla başladık. Aralıkta reklam filmleri dönecek, Diyarbakır’dan İstanbul’a bilboardlarımız yer alacak. Yaptığımız filmler Dubai ve Japonya gibi ülkelerde yayınlanacak. Türkiye’de zaten bir markayım. İstihdam ve Türkiye’yi tanıtabilmek açısından bu işi yurtdışına taşımak istiyorum.


İmzanızıı hangi detaylarda göreceğiz?

Künyelerimin üzerinde Yunus’tan, Mevlana’dan sözler var; ‘Rabbim ben beni unuttuğumda sen beni unutma’ gibi. Tüm bu takıların renkleriyle, formlarıyla Cemil İpekçi olduğunu görüyorsunuz. Genç bir kadının 100-150 YTL’ye bir Cemil İpekçi bilekliğini almasını istiyorum ama onun yanında 50 bin dolarlık takıyı alabilen kadın için de takılar hazırlıyoruz.


Takılarınız sektörde nasıl bir boşluk dolduracak?

Bu sektörde tam anlamıyla ‘tasarım’ çok yok. Ama ‘Damra by Cemil İpekçi’nin içinde kopya hiçbir şey yok. Özgün ve kendine has bir koleksiyon. Diğer markalara da örnek olacak, kopyalarını geri çekip, tasarımlarını koyacaklar. Çünkü Yabancılar kopya değil, koleksiyon istiyor. Bu tekstilde de böyle.


Peki kadınımızın takıya bakış açısı nasıl?

Türk insanını üçe ayırmamız gerekiyor. Bazı kadınlar için takı, sosyal sınıf etiketi; pırlantasının büyüklüğü, markası önemli. İkinci bir sınıf var, onlar için de takı para demek. Üçüncü sınıftakiler ise daha çok kırsal kesimde yaşar ve takı onlar için ‘mana’ ifade eder. Mesela Egeli Yörük kadınlar, karanfili mavi boncuklarla ipe dizerek kolye yapar. Bunlar yaz kolyeleridir, terleyince karanfil kokarlar. Ya da teneke yüzüğünü sevgilisi almışsa, onu pırlanta kadar değerle taşır. Benim sevdiğim sınıf tabii o üçüncü sınıf.

MODA FAŞİZMİN BİR ÖRNEĞİ


Sohbetimizin başında ‘moda tasarımcısı kavramını kabul etmiyorum’ demiştiniz, niye?

‘Moda’ denilen kavram, sanatçıya uymayan bir kavram. Moda ekonomik bir sektörün, para kazanmak için insanları sömürmesi gibi bir şey. Moda aslında insanların ruhsal dengesini altüst eden bir olgu ve faşizmin en büyük örneklerinden. Moda size emreder, kendi kazancı için format verir ve o formatta olmanız gerekir. Oysa herkes, nasıl aynı formatta olabilir! Eğer siz, modanın belirlediği tipte değilseniz yoksunuz. Onun için ben bir giysi tasarımcısıyım. Giysilerimin de hiçbir zaman en güzel olduğunu ve herkesin beğenmesi gerektiğini düşünmedim. Zaten hiçbir şeyi insanlar beğensin diye yapmadım. 35 senedir değişmeyen bir tarzım var.

Genç tasarımcılarımız için ne diyeceksiniz?

Çok başarılı genç tasarımcılar var. İlk talebem 14 sene evvel gelen ve 8 sene yanımda olan Erol Albayrak, Ümit Ünal, Hakan Yıldırım gibi genç ve çok iyi tasarımcılar var. Hatta beni kıskandıracak kadar yetenekli talebelerim oluyor, ama sadece yetenekli olmak yetmiyor. Yetenek artı savaşçı olmak gerekiyor. Yani ben Cemil İpekçi olduysam, çok iyi bir savaşçı olduğum için, yeteneğimden değil.

Fakat bu şartlar altında genç tasarımcıların çok fazla şansı yok. Bir de bir giysi tasarımcısı enflasyonu var. Sanayicilerimizden hiç ümidim yok. Bugün Fransa, İtalya, Japonya, İspanya ve hatta Hindistan’ın moda sektörünün, tasarımcılarının arkasında devlet var. Türk devleti de dışarıdaki stratejiyi uygulasa, bugün Güneydoğu’da fabrikalardan geçilmez.


35 yıl öncesini ve sonrasını karşılaştırırsanız…

Bir tek mutfakta fark var. Muazzam imkanlar, gençlerin istediklerini bulabilme şansları var. Ama sanatsal kabullenme konusunda bir gelişme yok. Hâlâ giysi tasarımcılığı bir ürkiye’de sanat kabul edilmedi. Bir film çevirsem, aptalca da oynasam, soyunsam, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne ‘sanatçı’ olarak Cumhuriyet Balosu’na davet edilebilirim. Ama 270 küsur ödülle hâlâ devletimin kabul ettiği bir sanatçı değilim. Böyle bir ülkede yaşayıp, Don Kişot gibi savaş veriyorum. Dışarıdan gelen teklifleri kabul edip, ‘Türk kökenli İngiliz tasarımcısı’, ‘Türk kökenli Fransız tasarımcısı’ olabilirdim. Ama inatla hâlâ pazenimle, şilemle talebelerimleyim. Zannediyorum kalmamın gençlere büyük desteği oldu.

Akşam

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.