CRR'DE ESTRELLA MORENTE RÜZGARI

CRR'DE ESTRELLA MORENTE RÜZGARI

19 Aralık Pazartesi gecesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda yaşayan en iyi flamenko sanatçısı olarak gösterilen Estrella Morente dinleyicileri ile buluştu.

7 yaşından beri sahnelerde olan ve geçtiğimiz sene kaybettiğimiz, efsane flamenko şarkıcısı Enrique Morente'nin kızı olan Estrella Morente, sadece eleştirmenler tarafından değil, neredeyse dünyanın tüm ünlü flamenko yıldızları tarafından da “yaşayan en iyi flamenko şarkıcısı” olarak gösteriliyor.

 

İspanyol Radyo ve Televizyon Yayıncıları Birliği’nin, İspanyol Kültürüne katkılarından dolayı “Altın Mikrofon Ödülü” verdiği ünlü yıldız, Penelope Cruz'un başrolünü oynadığı, Pedro Almodovar'ın bol ödüllü filmi "Volver" için şarkı söylediğinden beri, tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Estrella Morente, 19 Aralık gecesi Cemal Reşit Rey’deki programı ile Türkiye’deki dinleyicileri ile buluşmadan önce, sanatçı ile kendisi gibi meşhur olan babası, kendi şarkıları, Penelope Cruz ve Türkiye hakkında hissettiklerini konuştuk.

 

 

Efsane flamenko şarkıcısı Enrique Morente’nin kızı olarak eleştirmenler sizi de flamenkonun yaşayan en iyi kadın şarkıcılarından biri olarak gösteriyorlar, aramızdan ayrılan Enrique Morente’yi hem babanız olarak hem bir efsane olarak bize nasıl tarif edersiniz?

Babam tanımlanamaz, alışılagelmişin çok ötesinde, çok farklı biriydi. Hem yaratıcı hem de insan olarak eşi benzeri olmayan birisiydi.

 

 

Dansçı bir annenin ve şarkıcı bir babanın kızı olarak henüz 7 yaşında sahneye çıkmaya başlamışsınız, çocukken sahnede olmak sizi ürkütmüyor muydu?

Belki de evet. Ama ben bunu korku olarak adlandırmıyorum, bu daha ziyade sanatçının gerginliği veya heyecanı. Birisi seni izlediği için edindiğin sorumluluk duygusu, ama bunun sahne korkusuyla ilgisi yok, bugün bile hâlâ hissettiğim doğal bir duygu.

 

16 yaşınıza geldiğinizde dünyaca ünlü televizyon kanallarına konuk olmaya başladığınıza göre, o dönemde sizi en çok heyecanlandıran sahne deneyiminizi hatırlıyor musunuz?

Evet. Bir seferinde babamın televizyona yaptığı bir kayıtta , kız kardeşim Soleá ve beni Los Saetoros’ta tango yapmak için sahneye çıkarttığını hatırlıyorum. Kızkardeşim henüz 4 yaşındaydı ve ben de daha 8 yaşındaydım.

 

İlk albümünüz  “Şarkılarım ve bir şiir”(“Mi Cante y un Poema”) adını taşıyor, yoksa siz de melodiden çok şarkı sözlerine mi kapılıyorsunuz?

Sözler bir şarkının yüzde ellisi. Eğer sözleri iyiyse, içeriği de iyiyse bir eser tamamlanır ve ihtiyacı olan anlamı kazanır. Ama her durumda, albümün bu ismi şiir sevdalısı olan babamın fikriydi.

 

Ayrıca ilk albümünüz büyük başarısının ardından Peter Gabriel’in Real World plak şirketi etiketiyle tüm dünyada yayınlandı, o dönem için size bir sürpriz olmuş muydu?

Peter Gabriel’in müziğimle buluşması benim için gerçek bir ödül oldu. İlk albümüyle Peter Gabriel’in plak şirketinin bir parçası olmak , her müzisyene bir rüya gibi gelebilir.

 

2001 yılı albümünüz “Calle del Aire” eklektik tarzıyla büyük beğeni toplamıştı, peki siz bize müziklerinizi nasıl tarif edersiniz?

Benim müziğim doğadan ve insandan yola çıkıyor, hayattan ve ölümden bahsediyor.

 

Dünyaca ünlü yönetmen Pedro Almodovar’ın filmi Volver’de Penelope Cruz’un sizin şarkınıza dudak oynattığı sahneler ve sizin şarkınız filmin havasını değiştiriyordu, Penelope Cruz şarkınızı çalışırken ünlü oyuncu ile biraraya geldiniz mi?

Evet, tam bir profesyonel olarak, film müziğinin kaydedildiği gün yönetmen ve yardımcısıyla birlikte stüdyoya gelip kayıtta keyifli vakit geçirdi. Ben şarkıyı söylerken o da kendini tam olarak rolüne kaptırdı, ritimler canlı olarak kaydedilirken müzisyenlerin arasına dalıp, filmde kullandığı ifadeleri, hareketleri ve seslendirme için yaptıklarımızı çalışmaya başladı. Her şey çok heyecanlı ve çok doğaldı.

 

2005 sonbaharında, “1922” adlı oyun, Madrid’in meşhur tiyatro salonu” Teatro Español”’da kapalı gişe oynamış, peki tiyatro da sizi konserler kadar heyecanlandırıyor mu?

Zaten konserlerim de çok teatral. En doğal halinde müziğimin tiyatroyla çok içiçe olduğunu tahmin edersiniz. Benim için İspanyol tiyatrosu, her zaman çok önemli sanatçılarla, çok güzel kulisiyle ve efsanevi Enrique Morente yönetimindeki yorucu temposuyla hatırlayacağım bir mekan olacak. Tiyatroya giremeyenlerin içeride olup bitenleri izleyebilmesi ve dinleyebilmesi için Madrid’de efsanevi Santa Ana Meydanı’nda tiyatronun kapısına dev bir ekran kurulduğunu hatırlıyorum.

 

2006 yılında yayınlanan albümünüz “Mujeres” , kalbinizdeki kadınlara ithaf ettiğiniz bir albümdü, peki kalbinizdeki kadın şarkıcılar kimler?

Diğer pek çok şarkıcının yanı sıra büyükannem Encarna ve La  Niña de los Peines.

 

Defalarca farklı ve prestijli ödül törenlerinde “En İyi Flamenko Sanatçısı” ödülünün sahibi oldunuz, peki söylediğiniz şarkılar arasında sizi en çok coşkulandıran şarkılar hangileri?

Şehrim Granada’ya adanmış bir şarkı olan habanera.

 

Türkiye’de flamenkoya olağanüstü bir ilgi var, peki siz Türkiye ve İstanbul hakkında neler biliyorsunuz?

Aklıma ilk gelen bir buleria’da geçen “Büyük Türkiye’den geliyorum ve Ispanya’da olmayan bir sürü şey getiriyorum” (“Vengo de la gran Turquia y traigo muchas cositas que en Espana no lo habia...”) diyen sözleri...

 
Röportaj Cenk Erdem

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.