
Cem Yegül: ‘Festivaller ihtiyaçtan doğdu’
Rock'n Coke, Akbank Caz Festivali, Efes Pilsen Blues Festivali ve One Love Festival gibi büyük çaplı organizasyonlara imza atan Pozitif’in kurucularından Cem Yegül: “Rock'n Coke henüz genç bir festival. Ama dünyadaki büyük festivallerin zaman
Cem Yegül, ortakları Mehmet Uluğ ve Ahmet Uluğ ile birlikte 1989 yılından bu yana, İstanbul müzik piyasasının nabzını tutuyor. Yegül; Akbank Caz Festivali, Efes Pilsen Blues Festivali, Efes Pilsen One Love Festival ve Rock'n Coke gibi büyük çaplı organizasyonlar düzenleyen Pozitif Organizasyon'un kurucularından biri olmanın yanı sıra İstanbul'un en önemli caz kulübü Babylon ve plak şirketi Doublemoon Records'un başında bulunan bir caz tutkunu.
Mühendislik eğitimi aldınız ama şu an çok farklı bir iş yapıyorsunuz. Ortaklarınızla nasıl bir araya geldiniz, nasıl bir süreç yaşadınız?
Ortaklarımdan biri olan Mehmet ile Robert Kolej'den sınıf arkadaşıydım. Birlikte ABD’ye gidip eğitimimizi orada sürdürmeye karar verdik. İkimiz de mühendisiz. Benim entelektüel gelişimim biraz daha geç oldu. Mühendislik o zamanlar daha matah bir alan gibi geliyordu.
Okul başladıktan sonra, istediğimin bu olmadığını anladım. Ama artık çok geçti, o sırada yön değiştirmenin çok güç olacağını düşünüp eğitimimi tamamladım. Amerika'nın oldukça geri kalmış eyaletlerinden biri olan Güney Carolina'daydık. Oraya Amerika'da 'Derin Güney' denir ve İncil kuşağı, Missisipi, Güney Carolina gibi bölgeler hep daha bağnaz yerler olarak bilinir. Çok tanımadığımız için Amerika bizim için bir derya gibiydi. Her yeri de aynı zannediyorduk.
Biraz hayal kırıklığına uğradınız yani...
Hayal kırıklığı tabii ki oldu, zaman içinde orada üniversite yaşamı, bu yaşamın sunduğu kültürel olanaklarla, müzikle ilgilenmeye başladık. Plak koleksiyonculuğuna orada başladık. Bütün paramızı müziğe harcardık. Güney Carolina'dan atlayıp New York'taki konsere giderdik. Caza çok meraklıydık. Dolayısıyla New York, Washington, Baltimore'daki kulüpleri ve konserleri takip ederdik. Üçüncü ortağımız, Mehmet'in kardeşi Ahmet de yanımıza geldi. Onun da bizimkine benzer tutkuları vardı. Bir süre sonra ise Mehmet ile ben “Türkiye'ye dönelim” dedik.
Türkiye'ye dönmek istemenizin nedenleri nelerdi?
Türkiye'de kendimize alternatif bir yaşam kurmayı istedik. Aslında o alternatif yaşam ‘Pozitif’ değildi. “Güneyde bir yere çekilelim, orada pansiyon işletelim” diye düşündük. Askerliğimizi yapıp güney sahillerini taradık. O sırada turizm Türkiye'de patlıyor gibiydi.
Biz de öyle bir yarışa girmek istemedik. Üniversiteden bir arkadaşımız kanımıza girdi. “Sevdiğimiz müzisyenleri Türkiye'ye getirip, başka insanların da keyif almasını sağlayabiliriz” diye düşündük.
Eskiden sadece birkaç büyük stadyum konseri oluyordu…
Onlar da aslında büyük ve gerçekten takdir edilecek işler ama Türkiye'de o tarz organizasyonlar çok doğru yapılmıyordu. İnsanların bilet alma alışkanlığı bir türlü oluşmamıştı. İstediğimiz işi yaparak hem kendimizi arındırabileceğimizi hem de yaşadığımız yeri değiştirebileceğimizi düşündük. Sevdiğimiz şey ‘Free Form Jazz’dı. Bırakın burayı, Amerika'da bile hiç seyircisi olmayan, çok küçük kitlelere hitap eden bir tür. Garip bir şekilde, Türkiye'deki açlıktan dolayı konserler dolmaya, biletler hemen tükenmeye başladı. Biz de şaşırdık açıkçası.
Çabalarınızın karşılığını ne zaman almaya başladınız?
Biz 1989'un ortalarında kurduk şirketi, 1990'ın Nisan ayında en büyük hayalimizi gerçekleştirdik. Bizim neredeyse bu işe girmemizin nedeni, Sun Ra'dır. Biz onu tanıma şansını yakaladık Amerika'da. Onu Türkiye'ye getirmek, İstiklal Caddesi'nde bir geçit yapmak en büyük hayalimizdi. Ve bu hayalimizi şirketi kurduktan 5-6 ay sonra gerçekleştirdik. Zaten o zaman tatmin olmuştuk biz. Hatta ondan sonra “Ne yapacağız şimdi?” dedik.
Onların arkasından blues ve caz festivalleri gelmeye başladı. Sponsor aramaya başladık. Önce tek tek konserler yapıyorduk. Paramız olmadığı için bir dergi basıp o dergide bizim ilgi alanımıza giren sevdiğimiz şeyleri tanıtıp, onları konserlerde dağıtıyorduk. Babalarımızın arkadaşları ve Robert Kolej çevresinden tanıdıklardan reklamları buluyorduk. Bu dönemde Sun Ra gibi birkaç sıra dışı isimle daha konserler yaptık; “Pozitif Vibrations” adında bir seriydi bu.
Daha sonra Akbank Caz Festivali’ne mi dönüştü?
Bunu bir festivale dönüştürürsek çok daha mantıklı olacağını düşündük. Şans hep çok önemli bir faktör oldu hayatımızda. Akbank'tan Hamit Belli de bir caz tutkunu. Ona kısmi bir sponsorluk için gittiğimizde, “Biz festivale adımızı verelim” dedi ve sahiplendi. Efes Pilsen'de de aynı şey oldu. Orada da Semih Maviş aynı şekilde yaklaştı, blues festivalimizi sahiplendi ve her şey giderek büyümeye başladı. Bu iki önemli festivali diğer festivaller ve başka etkinlikler izledi. Ardından kulüp, yani Babylon geldi. Bunların hepsi ihtiyaçtan doğdu. Mesela Doublemoon Records, ülkemizde bizim istediğimiz türde müzikleri yayınlayan bir yapım şirketi bulunmadığı için kuruldu.
Yabancı sanatçılara nasıl ulaşıyorsunuz? Kendinizi nasıl kabul ettiriyorsunuz?
Bu gibi organizasyonlarda doğrudan sanatçı ile irtibat kurulmaz. Sanatçı menajeri ile ya da “booking agent” denen ve sanatçıların konserlerini, turnelerini düzenleyen şirketlerle irtibata geçiyoruz. Her zaman için, arzdan fazla talep söz konusudur. Daha önce yaptığınız işler ve portföyünüz büyük önem taşır. Elbette bu işe ilk başladığımızda biz de bazı sıkıntılar yaşıyorduk, ancak şu an geldiğimiz noktada, Pozitif Organizasyon dünya çapında tanınan bir şirket ve artık kendimizi anlatmak zorunda kalmıyoruz. Bu da son derece mutluluk verici bir durum.
Bir festival nasıl planlanıyor? Örneğin Rock'n Coke…
Henüz o yıl içindeki festival sona ermeden bir sonraki festivalin hazırlıklarına başlıyoruz. Rock'n Coke’un ilki gerçekleştirilmeden önce Almanya'da bu tarz kamping konseptinde gerçekleştirilen çok önemli festivallere imza atmış bir organizasyon şirketini davet etmiştik İstanbul'a. Rock'n Coke Festivali birçok farklı etkinliğin birleşmesinden oluşan büyük bir organizasyon. Her biri profesyonel olan çeşitli ekipler birlikte çalışıyor.
Rock'n Coke’u Avrupa'daki muadilleriyle kıyasladığınızda nereye koyuyorsunuz?
Avrupa'da çok daha köklü birkaç çok önemli açıkhava festivali var yıllardır gerçekleştirilen. Reading, Leeds Festival, Benicassim, T in the Park gibi… Rock'n Coke çok daha genç ve yeni. Ancak o festivallerin zaman içinde kaydettiği gelişmeye kıyasla çok daha hızlı bir ilerleme kaydetti.
Babylon'a dönecek olursak… Kulüp İstanbul gece hayatında nasıl bir yere sahip?
Babylon, İstanbul için bir ilktir çoğu anlamda. Gerçekleştirilen konserler, performanslar açısından hâlâ alternatifsiz olmaya devam ediyor. Babylon, Asmalımescit bölgesinin canlanması açısından da son derece önemli bir yere sahip. Eskiden insanlar eğlenmek için Tünel bölgesine pek gelmezdi. Şu an Asmalımescit her anlamda çok gelişti.
Babylon'a getirdiğiniz sanatçı ve müzisyenler ortamı ve seyirci kitlesini nasıl değerlendiriyor?
Babylon artık caz dünyasında global anlamda tanınan bir mekân haline geldi. Sanatçılar hem atmosferi hem de müzikseverlerin ilgisini çok olumlu karşıladı şimdiye kadar. Babylon’da düzenlediğimiz pek çok konserde, Avrupa'daki benzerlerinden çok daha yoğun bir izleyici kitlesini ağırlıyoruz.
Yaklaşık 15 yıldır bu sektörün içinde bulunuyorsunuz. Bu süre zarfında İstanbul'daki gece hayatında nasıl bir değişim yaşandı?
Birkaç yıl öncesine kadar ‘underground’ olarak tanımlanan mekânlar şimdi yeryüzüne çıktı. Her anlamda yelpaze genişledi, çeşitlilik arttı. Bunu son derece olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum.
İstanbul'daki müziksever kitlenin profili nasıl?,
Aslında belirli bir genel profil çıkarmak mümkün değil. Her müziğin kendine has bir dinleyici kitlesi var ve kendi içinde değerlendirilmeli.
Siz kimleri dinliyorsunuz?
Gogol Bordello ve Muse'u seviyorum. Özel olarak Sun Ra ve Bob Dylan da dinlerim. Yeni gruplardan Arctic Monkeys'i seviyorum.
Hangi mekânlara gitmeyi tercih ediyorsunuz, başka neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Ben çok gezen, değişik mekânlara giden biri değilim aslında. Babylon'a gidiyorum, Kaffehaus ve Şimdi'ye gidiyorum. Eskiden Roxy'e giderdim, son zamanlarda gidemiyorum. İKSV'nin festivalleri ile kendi düzenlediğimiz konser ve festivalleri takip ediyorum, zaten bunlar zamanımın tümünü alıyor.
Derya Atakan
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.