Jak Kamhi Üstün Hizmet Nişanı alacak

Jak Kamhi Üstün Hizmet Nişanı alacak

Profilo Holding Yönetim Kurulu Başkanı Jak Kamhi’ye perşembe günü Cumhurbaşkanı "Devlet Üstün Hizmet Nişanı" takacak.

Profilo Holding Yönetim Kurulu Başkanı Jak Kamhi’ye (82) "Devlet Estün Hizmet Nişanı" verilecek. Kamhi’nin nişanı, perşembe günü Çankaya Köşkü’nde düzenlenen devlet töreniyle kendisine tevdi edilecek. Kamhi’nin nişanını, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer takacak.

BAKANLAR KURULU ÖNERDİ

Törene, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere devlet erkanı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, Yargıtay Başkanı Osman Arslan ve diğer yüksek yargı organı başkanları ve diğer yetkililer ile birçok ülke büyükelçisinin de katılması bekleniyor. Kamhi’ye "Devlet Üstün Hizmet Nişanı"nı verilmesine ilişkin kararnameyi Bakanlar Kurulu hazırladı ve Cumhurbaşkanı Sezer de onayladı. Bu nişana layık görülmesinden onur duyduğunu belirten Kamhi, şu mesajı verdi: "Her yurttaşın görevi ülkesine hizmet etmektir. Fakat, bunu yapabilmesi için muhakkak gerekli olanakları bulması gerekir. Bana bu olanaklar rahmetli Ecevit’ten bugüne başbakanlar, cumhurbaşkanları, dışişleri bakanları tarafından sağlandı. Bu görevler, bana hep mutluluk verdi. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra ABD Türkiye’ye ambargo uygulamaya başlayınca dönemin Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit, ambargonun kaldırılması için 1975’te benim de yer aldığım 10 kişilik bir işadamı heyetini ABD’ye gönderdi. Dışişlerimizin ve bizlerin çabaları ile ABD ambargoyu kaldırdı. Sonra bu tür görevlerim devam etti. Perşembe günü yapacağım konuşmada bunları, Türkiye’nin vizyonunu, insani değerlerini, Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında baskı altındaki toplumlara kucak açışını anlatacağım. Türkiye’nin, barışa katkısı çok büyük olabilir. AB üyesi bir Türkiye, komşu ülkelerine kalıcı barışı sağlayabilir. Batı bunu görmeli."

DAHA ÖNCE DE ÖDÜL ALDI

 
1925 yılında İstanbul’da doğan Kamhi, 1991’de Dışişleri Bakanlığı "Üstün Hizmet Ödülü"ne layık görüldü. Kamhi, 1992’de İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden "Fahri Doktor" unvanı aldı. Kamhi, Türk toplumunun insanlığa örnek sevgi ve hoşgörüsünü tüm dünyaya anlatmak amacıyla kurulan 500. Yıl Vakfı’nın Başkanı.

LEGION d’HONNEUR ÖDÜLÜ SAHİBİ
 
Kamhi, Fransa Hükümeti’nce 1991’de "Legion d’Honneur" nişanına ve 1997’de Fransa Cumhurbaşkanı’nca "Commandeur dans l’Ordre National du Merite" nişanına layık görülmüştü. 2003’te İspanya Kralı "Commander of the Order of the Spanish Civil Merit" nişanı verdi. Fransızca, İngilizce ve İspanyolca bilen Jak V. Kamhi, evli ve üç erkek çocuk babası.

JAK KAMHİ
1925 yılında İstanbul’da doğdu. Saint Michel Fransız Lisesi ve Yıldız Teknik’ten mezun olduktan sonra Fransa’da “Çelik konstrüksiyon” konusunda ihtisas yaptı. Çelik inşaat, metal eşya ve elektronikte birçok ilklerin Türkiye’de üretilmesine öncü oldu.
Profilo Holding A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı olan Kamhi, İSO, İKV, DEİK ve Türk-Fransız İş Konseyi ve MESS’in kurucusudur. TÜSİAD’da uzun yıllar yönetim kurulu üyeliği yaptı. Avrupa Yuvarlak Masası (ERT) üyesi olarak 12 yıl hizmet verdi.
1991 yılında Dışişleri Bakanlığı “Üstün Hizmet Ödülü”ne, 1992’de İstanbul Üniversitesi tarafından “Fahri Mühendislik Doktorluğu (Doctor Honoris Causa)” unvanına layık görüldü.
Uluslararası alanda yaptığı çalışmalar nedeniyle; Fransa Hükümeti tarafından 1991 yılında “Legion d’Honneur”, 1997’de de Fransa Cumhurbaşkanı tarafından “Commandeur dans l’Ordre National du Merite”, 2003 yılında İspanya Kralı tarafından “Commander of the Order of the Spanish Civil Merit” nişanlarına layık görüldü. Ödülleri arasında; 1992 yılında Türk-Amerikan Dostluk Konseyi tarafından verilen “Leadership Award”, 2003 yılında Türkiye Hahambaşılığı-Türk Musevi Cemaati’nin “Takdir ve Teşekkür” Plaketi bulunmaktadır.
Fransızca, İngilizce ve İspanyolca bilen Jak Kamhi, 3 çocuk ve 5 torun sahibidir.


"TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ SORUNU DIŞ TİCARET AÇIĞI"


"Geçiş sürecinde ekonominin bürokrasiye boğulmaması ve dünyada mevcut olan son derece çetin rekabet şartları karşısında Türkiye’ye ilave getirilecek mali yüklerin en aza indirilmesi zaruridir."

"Müzakerelerin başarı ile belli bir süreçte neticelenmesi, Türkiye ekonomisinin, AB’ye gereken ekonomik katkıyı sağlayabilecek duruma gelmiş olmasına bağlıdır. Türkiyemiz ne kadar hızla bu olanağı sağlarsa, o kadar kısa sürede tam üyeliği sağlar."


Türkiye’nin önde gelen işadamlarından biri olarak özellikle son 5 yıldır Türkiye’nin ekonomik konumunu nasıl görüyorsunuz? Krizlerden sonraki toparlanma süreci nasıl gidiyor?

PROFİLO HOLDİNG A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI JAK KAMHİ

AKP hükümeti geldiğinde, çok şaşırtıcı iyileşmeler oldu, enflasyon düştü, Türk Lirasında alışılan büyük kayıplar durdu.

Piyasamızda, bazı sektörlerde, dış pazarda, özellikle Çin ve Hindistan rekabeti yüzünden önemli krizler yaşanıyor. Bankalar en kârlı yıllarını yaşıyor. Müzakere tarihi sağlanmış olması ve müzakerelerin başlaması, dış yatırımcılara, beklenen güven sağlıyor ve yabancı sermaye ilgisi artıyor.

Özellikle AKP hükümetinin ekonomik programa uyumdaki ısrarı ve ciddiyeti, bankacılık sistemi üzerindeki çok ciddi tedbirleri, Merkez Bankası’nın para politikaları üzerindeki hassasiyeti ve bir anlamda siyasi baskılardan arınmış gerçekçi davranış biçimi, genel ekonomik gidişattaki taşların yavaş yavaş yerine oturmasına olanak sağlıyor. Diğer yandan özelleştirmede alınan neticeler ve hızlı hareket edilmesi, önemli gelişmeler ve bunların yararlarını yakın zamanda görmeye başlayacağız. AB ile gelinen nokta Türkiye için önemli bir adım ve Türkiye olarak bu durumu bir mucize gibi görmeyip bunun bir fırsat olduğunu iyi anlayabilirsek, müzakere sürecinde çok önemli adımlar ve kararlar alıp Türkiye’nin topluluk içindeki gerçek yerini almasını sağlar ve ülkemiz adına da çok önemli avantajlar sağlayabiliriz.

Dış ticaret açığı şu an için önemli görünen sorunlarımızdan biridir. Ancak burada bir noktaya dikkat çekmek gerekir. Bu kavramın iki elemanı var, biri ihracat diğeri ithalat. Türkiye olarak bu elemanlardan ihracatı son derece ciddi ve çok çok detayında ele alıp tüm sorunlarını gidermek ve önünü açmak için oldukça yoğun bir çaba ve zaman sarf edilmesine rağmen, diğer eleman olan ithalatı ayni ciddiyet ve yoğunlukta ele alıp incelemiyoruz, açık açık konuşmuyoruz. Yani bir anlamda ihracatımızı ne kadar detayda yönetiyorsak, ithalatımıza da ayni seviyede odaklanıp onu da yönetebilmek gereklidir.

Bu da yapılamayacak bir şey değildir ve derhal ele alınıp yönetilmelidir. Bu şekilde de dış ticaret açığı sorunumuza daha aktif çözümler üretilebilir. Dış ticaret açığı sadece ihracatı arttırmakla çözülmez, ithalatı da bilinçli bir şekilde azaltmakla da çözülür.

Dönem içinde Türk Lirasının değer kazanmış olması ve bunun artık sisteme yerleşmiş olması ekonomik yaşantımıza yeni bir boyut getirmiştir. Artık kur artışlarından, kur farklarından, sıcak para hareketlerinden kar elde etme dönemi kapanmış, aksine dikkat edilmediği durumlarda işletmelere zarar verebilecek boyutlara gelinmiştir. Bu yeni ortama özellikle tüm ihracatçıların uyum sağlaması gereklidir. Diğer yönden de bu durum birtakım sektörlere de ithalatta cazip bir ortam yaratmıştır. Bu liberal ekonomilerin doğasıdır. Ancak bu tür durumlarda özellikle "Haksız Rekabeti" önleyici mekanizmaların çok hızlı çalışması ve yerli sanayiinin zarar görmemesi için tedbirlerin alınması gereklidir. Korumacı bir ekonomik sistemden bahsetmiyoruz ama oluşan yeni ortama tüm sistem uyum sağlayıncaya kadar da muhtelif yöntemler ile yerli sanayine destek olunması gereklidir. Özellikle de bu noktada ARGE çalışmalarının desteklenmesi ülkenin uzun vadeli menfaatleri açısından önemli bir unsurdur, gözden kaçırılmamalıdır. sıcak bir örnek olarak da özellikle dayanıklı tüketim sektörü grubunda Çin ve Hindistan’ın bugünlerde bu türden avantajları kullanarak hem ihracat hem de ithalat yolu ile yerli sanayiimizle rekabet ettiği söylenebilir.

Bir diğer konu ise değerlenen Türk Lirasının, sanayicimizin ülke içinden sağladığı birtakım mal ve hizmet alımlarındaki fiyatlar üzerine yaptığı olumsuz etkidir. Çok kısa bir örnek ile birkaç yıl geriye doğru baktığımızda üretimde kullandığımız birçok maliyet unsurunun birim ürün başına etkisi döviz bazında artmıştır. Bu da ihracatçımızı zorlamaktadır. Hatta ihracatçılarımız, bu maliyet artışından kurtulmak için hükümete kur baskısı bile yapmaktadır. Esas olarak bu sorunun çözümü, kur ile oynamak değildir. Gerçek çözüm sanayicinin, imalatçı ihracatçının bu şekilde etkilenen maliyet unsurlarının tekrar ucuzlamasını sağlayacak tedbirlerdir. Ücretlerden alınan vergilerin tekrar gözden geçirilmesi, enerji maliyetleri, finansman maliyetleri, yan sanayiinin desteklenmesi gibi konularda çok hızlı bir şekilde iyileştirmeler yapılmalıdır ki, ihracatta rekabet gücü geliştirilsin.

Genel anlamda bu sıcak oluşumların sistem oturuncaya kadar yaşanabilecek kısa vadeli deviasyonlar olduğunu düşünebiliriz. Kontrol altında seyrettiği sürece sorun yaşanmaz ama kontrol dışı kalması veya çözümlerin gecikmesi risk yaratır, bunu bilmek lazım.


Son yıllardaki genel anlamda olumlu gelişmeler, AB ile ilişkilerin bugünkü durumu ve Türkiye’nin bu konudaki güvenli görünüşü doğal olarak yabancı yatırımcıyı çekecektir bu kaçınılmazdır. Bununla beraber bu yakınlaşma Turizm alanında da önemli gelişmeler yaratacaktır, bağlı olarak bu iki unsurdaki hareketlenme ülkemizde emlak ve gayrimenkul piyasalarında da önemli hareketlenme yaratacak ve yine bağlı olarak inşaat sektöründe canlanma olabilecektir. Tabii ki tüm bu zincir hareketlenmesi başlandığında kazanan Türkiye olacaktır.

Yıllardır alışageldiğimiz bir ekonomik altyapıdaki bu denli ciddi ve olumlu değişimler tabii ki başlangıçta birtakım zorluklar, birtakım dengesizlikler yaratacaktır, bununla mücadele etmeyi başarmalıyız. Bunun orta ve uzun vadede faydalarını ve sağlıklı gelişimi hep birlikte izleyeceğiz ve yaşayacağız.

Her zaman olduğu gibi biz ülkemize güveniyoruz ve gelişim için mücadelede hep ön safhalarda olacağız. Hepimizin başarısı, ülkemizin başarısıdır.

Türkiye son yıllarda sosyal ve politik olarak büyük bir atılım içerisinde. Bunun en büyük örneğini de spor ve müzikte görüyoruz. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye gelişmiş devletler statüsüne erişmek için nasıl bir yol izlemeli?

1923’ten beri, Atatürk ilkeleri ile, Kültür konusunda büyük atılımlar ve gerçekleşmeler oldu. Müzik, edebiyat, tarih konusundaki çok sayıda başarılarla Türkiyemize çok kültürlü bir imaj sağladılar. Aynı şekilde sporda da devam etmektedir.

Türkiye’mizin gelişmiş devlet seviyesine ulaşması, Müzakere sürecini iyi kullanabilmesi ile süratli bir süreçte sağlanabilir. Müzakerelerde sabır ve beceri sağlanmalı. Esasen bizim AB’ye tam üye olabilmemizin en önemli konusu “Ülkemizin AB tarafından kolayca hazmedilebilmesine” bağlıdır. Bu seviyeye varılıncaya kadar, geciktirme olanağı sağlayacak bir çok şartlarla karşılaşacağız, onları müzakere sonlarına erteleyip, çözümleri Türkiye’nin Balkan ülkelerinin bazılarını da AB’nin hazmetmesi konusunda katkısı olabileceği anda, hepsi kolayca çözülür.

Aynı durum, başka ülkelerin müzakerelerinde yaşandı. Örnek, İspanya müzakereleri 7 yıl sürdü, arada kesintiler oldu. İspanya, Portekiz’i AB’ye hazmettirebilecek bir duruma geldiğinde, anlaşmazlıklar çözüldü ve adaylığın kabulü ile müzakereler kısa bir sürede neticelendi. Aynı oluşum, Balkan ülkeleri için, bizden beklenmektedir.

Türkiye’nin politik duruşu hakkında neler düşünüyorsunuz? Özellikle sosyal politikalar konusunda neler yapılmalı?

Türkiye’nin ABD ile ilişkileri sıhhatli bir seviyeye ulaşmaktadır. Ayrıca AB ile ilişkilerin müzakere seviyesine erişmesi, politik yönümüzün sıhhatli olduğunun işaretini veriyor.

Sosyal politikalara gelince, kademeli bir şekilde AB kriterlerine uyma mecburiyetindedir. Esasen bunu saptayacak olan imkânlardan biri, AB müzakeresi sürecinde, Ankara Anlaşması’nın canlanması ve AB’den gelecek katkılarla alt yapının inşası ve tarıma yapılacak yardımlardır.

Türkiye kendi bölgesinde lider rolünü oynayabilir mi ?

Muhakkak, Balkanlarda, doğuda ve diğer yönlerdeki ülkeler arasında en yüksek potansiyele sahip ülke Türkiye’dir. Bazı ülkelerin Petrol yüzünden ekonomik durumları iyidir. Ancak bu zenginliğin bir süreci vardır. Petrol enerjideki ana rolünü kaybettikçe, bu ülkelere büyük zarar verecektir.

Avrupa Birliği yolunda önemli bir dönemeci geçtik. 50 yıllık üye olma sürecinde son kulvara giriyoruz. Karşımıza bundan sonra nasıl bir yol haritası çıkacak? Müzakerelerde istediğimiz sonuçların dışında bir durumla karşılaşırsak ne gibi seçenekler önerirsiniz?

Yukarıda söylediğim gibi, müzakerelerin başarı ile belli bir süreçte neticelenmesi, Türkiye ekonomisinin, AB’ye gereken ekonomik katkıyı sağlayabilecek duruma gelmiş olmasına bağlıdır. Türkiye’miz ne kadar hızla bu olanağı sağlarsa, o kadar kısa sürede tam üyeliği sağlar.

Türkiye’nin uyum sürecini etkileyecek diğer önemli kriter de, siyasi olarak istikrarlı olmaktır. Türkiye’nin ekonomik ve siyasi kriterlerini sağlam zemine oturtması, AB uyum sürecini kısaltacaktır.

35 ana başlıktaki maddeler içinde Türkiye’nin zaten uyum içinde olduğu veya uyumun daha hızla sonuçlandırılabileceği istatistik gibi bazı başlıklar mevcuttur. Tarım konusu, özgürlükler ve yargı konusu, çevre gibi başlıklar daha fazla zaman alabilecektir.


Bu nedenle geçiş sürecinde ekonominin bürokrasiye boğulmaması ve dünyada mevcut olan son derece çetin rekabet şartları karşısında Türkiye’ye ilave getirilecek mali yüklerin en aza indirilmesi zaruridir.

Bu arada, AB’ye tam üye olan bazı ülkelerin, halen sağlamaları gereken bir çok kriterle tamamen uyum içinde olmadıklarını görmekteyiz. Bu konuda, Müzakerelere büyük katkısı olabilecek araç, müzakerelerin içerdiği 35 madde konusunda şümullü bir araştırmanın yapılması çok faydalı olabilir. Topluluk içindeki ülkelerin, müzakere sürecinde ve tam üye olduklarında bu maddelere uyumları hangi noktadaydı?

Benim aldığım bilgilerde, birçokları uyum sürecinde bunların bir çoğunu tam üye olduktan sonra gerçekleştirebildiler ve halen tam üyelerin hepsi, bir çoğu topluluk müktesebatının bir çoklarına uyma olanağı sağlamadıkları gibi, bazıları hala uyma uğraşısındalar.

Ülkemizdeki dinamizm ve potansiyellerimizle onları aşacağımıza eminim ve başarıya ulaşılamayacağını hiç inanmıyorum. Başarılı olacağız.

Müzakerelerde istediğimiz sonuçların dışında bir durumla karşılaşırsak seçenekler tükenmez, ancak en iyisi, şimdi seçtiğimiz yoldur.

Küresel ekonomide Asya ve özellikle Çin büyük bir gelişim içerisinde. Türkiye için bu bir tehdit mi ya da fırsata dönüştürülebilir mi?

Yanı başımızda Asya’nın oluşması var. Asya’da iki ülke Hindistan ve Çin. Neredeyse Asya nüfusunun yarısını içinde bulunduran bu ülkelerde Pazar büyüyor. Bu pazara herkes göz dikmiş vaziyette ve tek kapısı Türkiye. Çok nüfuslu topluluk dışı ülkelerin iç pazarları ve dış pazara artan girişlerinden kaynaklanan önemli ekonomik gelişmelerden dolayı, AB’nin bazı sektörlerindeki rekabet gücü azalmaktadır. Rekabet baskısı altındaki sektörlerde sanayi küçülmektedir. Bu nedenle dış ülkelerde, o sektörde rekabet gücü olan kuruluşlara yatırım yapılarak yayılma sağlanmakta (delocalisation) ve bu şekilde bazı sanayiler başka ülkelere geçmesine karşılık, Avrupa’nın iç pazarları büyümektedir. Burada en önemli olay, hizmet sektörünün hızlı büyümesidir. Bu oluşumda ülkede iç Pazar büyüyor, istihdam olanakları artıyor, işsizlik azalıyor, satın alma gücü artıyor ve ekonomi daha olumlu şartlarla büyüyor.

Avrupa Birliği’nin, Asya’da oluşan pazarlar ve ekonomik değişimden zarar görmeden büyüyebilmesi için, Avrupa ve Asya’nın en önemli coğrafyasında bulunan Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Bu nedenle Asya’daki bu gelişim, iyi değerlendirildiği takdirde Türkiye için bir fırsattır.

Genç sanayiciler Türkiye’nin geleceğinde nasıl bir yol almalılar? Bir usta olarak onlara ne gibi önerileriniz olacak? Sizden 5 öğüt alabilir miyiz?

Başarının sırrı, tarih boyunca konularında başarılı olan insanların tecrübe ve seçtikleri yollar konusunda bilgilenmek, bunların arasında müşterek varsayımları araştırmak ve bu yolları takip etmekten başlar. Başarmak için bu yapıya sahip olmak gerekir. Herkes sevdiği konularda başarılı bir yapıya sahiptir. Ancak onu keşfetmeniz gerekmektedir.

1) Eğitim, başarının temelidir. Araştırın, bunun için lisan öğrenmek çok önemlidir. Okumaya önem verin.
2) Güvenilebilecek bir kişiliğe sahip olmak her şeyden çok önemlidir. Hayatınız boyunca para kazanır, kaybeder tekrar kazanabilirsiniz. Ancak, güveninizi bir kere kaybettiniz mi bir daha geri gelmez.
3) Azim ve sebat, hayatınız boyunca kendinizi hangi konuya adayacağınızı belirleyin, başarı konuyu sevmeğe bağlıdır ve bu yolda uğraş verin. Başarılı insan yorgunluğunu hissetmez, devamlı olarak hareket içindedir.
4) Aile çok önemlidir. Eşinizi dikkatli seçin. Eşiniz, başarınızda büyük katkısı olacak kişidir. Meşhur bir atasözü vardır. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” Çocuklarınızı, vatan ve insan sevgisiyle, hoşgörülü, güvenilir ve saygılı yetiştirin. Zararlı eğilimlerden uzak tutun.
5) Din, hangi dinden olunsanız olun, insan sevgisi ve başkalarının haklarına saygı gösterin.
Basında sizi hep işadamı yönünüzle görüyoruz. Özel hayatınızdan bahseder misiniz? İş dünyasının yoğun temposundan fırsat bulduğunuzda neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Benim hobim, işimdir. Beni bu seviyeye getiren bu iş sevgimdir. 80 yaşındayım ve halen işimle meşgul oluyorum. Tatillerde bile bilgisayarımın başından kalkmıyorum diyebilirim.

Sevdiğim şeyler; yüzmek, yürümek, klasik müzik, caz müziği ve olanağa göre mutluluk duyduğum konulardır ki en önemlisi ülkeme hizmet verebilmektir. Bana bu olanağı sağlayanlara şükran borcum var.

İş dünyası ve aile yaşamını birlikte yürütebiliyor musunuz? Ara sıra evde sorunlar çıkıyor mu?

Çıkmıyor, hiç kimsenin hakkının bir başkasına geçmemesi ailenin ana prensibidir.

36 yıllık eşim Tüli, en büyük destekçim. Başarılarımda onun büyük payı var. Ailem bana güvenir. En büyük oğlum Hayati başarılıdır, ortanca oğlum Cefi girişimcidir, en küçük oğlum Kerim, istikbali açık, çalışkan bir gençtir.

Eğer size fırsat verilseydi, bugünkü konumunuzu da göz önüne alarak, hangi mesleği yapmak isterdiniz? Pişmanlıklarınız ya da ah keşke dediğiniz olaylar var mı?

Seçtiğim bu yol, benim için en iyi yoldur. Teknik bilgimi çoğaltmak için daha fazla öğrenmek isterdim. Annem gibi mükemmeliyetçi bir karakterim var. Zamanında onu dinlemediğim, şimdi pişmanlık duyduğum çok önerileri vardı. Çok rahat konuştuğum Fransızcamın yanında, İngilizcemi daha iyi bir seviyeye getirmemi ve eğitimimi daha ileriye götürmemi istemekte haklıydı.



 


HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.